Yukarı
Çık
Av. Doğan Güney YILMAZ

Borçlar Kanunu Madde 96 İle İlgili İnceleme

14 Haziran 2016, Salı

BK 96 Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği taktirde borçlu kendisine bir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur.

Borcun ifası hiç ya da gereği gibi yapılmazsa, borçlu kendisine hiçbir kusur düşmeyeceğini ispat etmedikçe, bundan doğan zararı tanzim etmeğe mecburdur. Cebri icranın nasıl yapılacağı İcra ve İflas kanunu’na (ve federal ve kantonal icraya ilişkin kanun hükümlerine) tabidir.[1]

Borçlar kanunu 96. madde hükmü özel nitelikte olan ayıp hükümleri ile yarışır hak niteliğindedir. Başka bir ifade ile, ayıplı mal alan kişi süre hariç daha avantajlı haklar bahşedilen ayıp hükümlerine süre aşımından dolayı başvuramayacak durumda ise, BK.125 kapsamında 10 yıllık zamanaşımına tabi olan BK.96 ' daki borçlunun her türlü zararlardan sorumluluğuna başvurmasına engel yoktur. Borçlar Kanunu 96. madde kapsamında ayıplı mal satışı, kötü ifa yahut ifanın gereği gibi yapılmaması olarak değerlendirilmektedir. Bunun tek sakıncası, borçlunun kendisine hiç bir kusurun isnat edilemeyeceğini ileri sürerek ve kusursuzluğunu ispat ederek sorumluluktan sıyırabilme imkanının olmasıdır.

Borçlar kanunumuzda borçlunun sorumlu olduğu ifa imkânsızlığı özel olarak ve açıkça düzenlenmemiştir. Bu bakımdan, kanunda ayrıca düzenlenmemiş her türlü borca aykırılıkta alacaklının zararını tazmin yükümünü getiren BK96 genel hükümlere tabidir.[2]

İfa imkansızlığından borçlunun sorumlu olup olmamasının rolü bakımından; borcun sukutu halinde, doktrinde hakim olan görüşe göre borcun ifasının borçlunun kusuru bulunmaksızın imkansızlaşması halinde borç sukut eder. İmkansızlık borçlunun kusurlu davranışından ileri gelmişse borç sukut etmez sadece muhtevası değişir ve edimin yerini, alacaklının zararını, tazmin mükellefiyeti alır. Oğuzman-Öz’e göre; borçlunun kusuru ister bulunsun ister bulunmasın her türlü imkansızlık borcu sukut ettirir. Bu sonucun meydana gelmesi bakımından kusurlu ve kusursuz daha doğru bir ifadeyle borçlunun sorumlu olduğu ve borçlunun sorumlu olmadığı imkansızlık arasında fark yoktur. Fark kusurlu imkansızlık yüzünden borcun sukutu halinde alacaklının uğradığı zararı borçlunun tazminle mükellef olmasına (BK96) mukabil, kusursuz imkansızlıkta prensip itibariyle böyle bir tazmin mükellefiyetinin söz konusu olmamasından görülür.

Culpa İn Contrahendo’dan sorumluluk, borca aykırılık esasına tabi tutulunca, Borçlar Kanunun borçların ifa edilmemesi hususundaki hükümleri yani Bk96 vd. uygulanır. Kusurlu davranıştan sonra geçerli bir sözleşme kurulmuşsa ve bu kusurlu davranış bu sözleşmeden doğan bir borcun ihlaline yol açıyorsa, borca aykırılık hükümlerinin uygulanacağında tereddüt edilmemelidir. Kusurun borcun doğmasından önceye dayandığından bahisle BK 96 vd. hükümlerine başvurma yolu kapanmaz. Örneğin, sübjektif imkansızlık içinde olduğunu bilerek sözleşme yapan kişi, hasara uğradığını bildiği malı sağlam diye satan kişi, Culpa in contrahendo sorununu tartışmaya bağlı olmaksızın borca aykırılıktan sorumlu olacaktır. Buna karşılık, sözleşme görüşmeleri sırasında özensiz davranışlarıyla karşı tarafın yaralanmasına veya bir malın o sırada hasar görmesine sebep olan kişinin, haksız fiil hükümlerine mi yoksa borca aykırılık hükümlerine mi tabi olacağı, daha sonra sözleşme geçerli kurulsa bile Culpa in contrahendo sorumluluğu hakkında benimsenen görüşe göre değişebilir.[3]
Her borç ilişkisinin gayesi ifadır. İfa ile alacaklı kendisine taahhüt edilmiş olan edimin konusunu elde ederek tatmin olur, borçlu ise borcundan kurtulur ve neticede borç ilişkisi sona erer. Ancak; borçlu borcunu ifa etmezse, pek tabi bu sonuçların hiç birisi gerçekleşmez.

Borcun ifa edilmemesinin sonuçları BK 96 vd. da hükme bağlanmıştır.
Borcun ifa edilmemesi(ademi ifa), borçlunun taahhüt etmiş olduğu edimi hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi demektir ki; bu da başlıca iki şekilde ortaya çıkabilir.

Borçlu her şeyden önce edim kendi kusuruyla imkansızlaşış olduğu için ifada bulunamaz. Buna kusurlu imkansızlık denir. 
Edim borçlunun kusuruna dayanmayan örneğin mücbir sebep veya alacaklının kusuru, vb. sebepler dolayısıyla imkansızlaşmış ve borçlu da bu yüzden borcunu yerine getirememişse, bu bir ifa etmeme(ademi ifa) değildir. Zira borçlunun kusurundan ileri gelmeyen imkansızlık yani, kusursuz imkansızlık, borcu ortadan kaldırır ve böylece borçlu da borcundan kurtulmuş olur. Bk117/1
Borcu ifa etmemenin diğer bir hali; edimin ifasının mümkün olmamasına rağmen borçlunun borcunu zamanında ifa etmemiş olmasıdır. Bu hal bazı şartlarda Borçlunun Temerrüdü adını alır.

Borçlar kanununa göre birinci hali yani kusurlu imkansızlığı, sonra da borçlunun temerrüdünü BK96 vd. ve 101 vd. hükme bağlamıştır.

Sonuçları ise; 
Alacaklı borçluya karşı bir dava açarak borcun aynen ifa edilmesini isteyebilir ve mahkemeden alacağı kararı icra vasıtasıyla yerine getirebilir. Ancak alacaklının aynen ifa yoluna gidebilmesi; borcun ifasının imkansızlaşmış olması halinde mümkündür.
Tazminat ise; borcun ifa edilmemesinin her iki halinde, yani hem kusurlu hem de kusursuz imkansızlık hem de borçlunun temerrüdünde alacaklı borçludan tazminat isteyebilir. Kusurlu imkansızlıkta borcun aynen ifasını istemek zaten mümkün değildir. Fakat temerrüdde aynen ifayı isteme yoluna gidilebilirse de, alacaklı bundan vazgeçerek tazminat isteminde bulunabilir. Bk106
Alacaklının borçludan isteyeceği tazminat, müsbet zarar, yani onun borcun ifasından beklediği menfaattir. Borçlu, ifanın kendi kusuru olmaksızın imkansızlaşmış olduğunu ispat etmedikçe, alacaklının bu yüzden uğradığı zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Bk96.
Kanun, haksız fiil sorumluluğunun aksine ifa etmeme(ademi ifa) halinde borçlunun kusurlu olduğunu kabul etmekte, bunun aksini ispat etmek borçluya düşmektedir. Buna kurtuluş beyyinesi denir. Borçlu genellikle her türlü kusurundan sorumludur. Bk98.
Sözleşmeyi feshetme durumunda ise; alacaklının aynen ifa veya tazminat isteme yollarından birine gitmeyerek sözleşmenin feshi(ortadan kaldırılması) yoluna gitmesi de mümkündür. Ancak bu yol BK’da sadece iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde borçlunun temerrüdü hali için açıkça tanınmıştır. BK106/2. Aynı şekilde kira, ariyet, hizmet, istisna gibi bazı sözleşmelerde de, taraflardan birinin sözleşmeye aykırı davranışta bulunması halinde sözleşmenin feshi imkanını tanıyan hükümler vardır. BK kusurlu imkansızlık nedeniyle doğan ifa etmeme halinde (ademi ifa) sözleşmenin feshi imkanını tanımamıştır.[4]
Borca Aykırı Davranılacağının Önceden Belli Olması halinde; borcun muaccel olmadığı dönemde, borçlunun içinde bulunduğu durum, takındığı tavır ve davranışları, ileride gerçekleşecek ifayı tehlikeye düşürebilir. Bu davranışlar ifayı imkansızlaştırmışsa, ifa borcu BK96 uyarınca yerini tazminat borcuna bırakacağından veya borçlu imkansızlıktan sorumlu tutulamıyorsa BK117 uyarınca ilişki sona ereceğinden, ortada ayrıca çözümü gereken bir sorun yoktur.

Borcun İfa Edilmemesi Kavramına Giren Durumlar
1) İfada Gecikme ve Borçlunun Temerrüdü:
Gecikmenin temerrüt veya imkânsızlık yaratması; ifası mümkün ve muaccel olan bir borcu zamanında ifa etmeyen borçlu, ifada gecikmiş durumdadır. Bu gecikme bazı şartların gerçekleşmesi halinde borçlu temerrüdü olarak vasıflandırılır. 
İfa zamanının geçmiş olması, bazen bundan sonra borcun ifası imkânını da ortadan kaldırabilir. Örnek olarak müzayedeye katılma veya konferans verme gibi. Bu takdirde, ifada gecikme artık borçlu temerrüdüne yol açmaz; bir ifa imkânsızlığı söz konusu olur. Bu halde, temerrüt hükümleri değil, imkânsızlık hükümleri uygulanır ve imkânsızlıktan borçlunun sorumlu olup olmamasına göre uygulanacak hükümleri tayin edilir. Sonuç olarak borcun ifasındaki her gecikme, borçlu temerrüdü teşkil etmez. [5]
2) Borçlunun Sorumlu Olduğu İfa İmkânsızlığı: 
Borçlar kanunumuzda borçlunun sorumlu olduğu ifa imkânsızlığı özel olarak ve açıkça düzenlenmemiştir. Bu bakımdan, kanunda ayrıca düzenlenmemiş her türlü borca aykırılıkta alacaklının zararını tazmin yükümünü getiren BK96 genel hükümlere tabidir. Eğer borçlu imkânsızlıktan sorumlu değilse BK117 hükümlerine göre borcundan kurtulur. Bk 117’ye göre; borcun ifası borçluya yüklenemeyen durumlar sonucu imkansızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı sözleşmelerde, bu şekilde borcundan kurtulan borçlu, sebepsiz zenginleşme kurallarına göre daha önceden aldığını geri vermek zorundadır ve kendisine henüz ödenmemiş olan şeyi de artık talep edemez. Kanun veya sözleşme ile borcun ifasından önce dahi hasarın alacaklıya yüklendiği haller bundan müstesnadır.
3)[FONT='Tahoma','sans-serif'] Edimin Borçlunun Kusuru İle İmkansızlaşması:
Borçlanılan edimin,borçlunun kusuru dolayısıyla imkansızlaşması ve bu yüzden ifa edilmemesi yahut eksik ifa edilmesidir. Bu halde borçlunun, borç sorumluluğu denir. Borçlunun,borçlanılan edimi kendi kusuru ile imkansızlaştırarak,alacaklının zararına sebep olmasına,genel olarak,akdi sorumluluk denir.


Sorumluluğun şartları:
İlk şart edimin,borçlunun kusur ile imkansızlaşmasıdır. Bunun objektif yada sübjektif olması fark etmez. Bu imkansızlık ekonomik,maddi ve hukuki olabilir. Sözleşmenin yapıldığı zamanki şartlarda esaslı bir değişme olması ve bu değişme nedeniyle iktisadı yıkımına yol açabilecek güçleşmesi göz önünde tutulabilir. BK.365/II göre,şartlardaki değişikler göz önünde tutacak hakim,bedeli çoğaltmaya veya sözleşmeyi feshe karar verebilir. Geçici imkansızlık,imkansızlık sayılmaz. Fakat borcun ifası belirli zamanda yapılması gerekiyorsa,bu durum sürekli imkansızlığa eş sayılır.
Borçlu,borçlandığı şeyi kasten tahrip ederse kusurludur(kast). Aynı şeyi muhafaza edemediği için çaldırırsa,bu suretle meydana gelen imkansızlıkta yine kusurludur(ihmal). İmkansızlığın kendi kusurundan olmadığını ispat borçluya aittir. Kusursuzluğun ispatı,imkansızlığın bir kaza yada mücbir sebebe dayandığını ispatla mümkündür. Mücbir sebep hali ise,genel olarak,beşeri güçle önlenemeyecek bir olayı ifade eder. Kaza,borçlunun kendi durumunda olan herhangi bir kişiden beklenen her türlü tedbiri almasına rağmen,sonucu önleyememesi halidir. Borçlu,imkansızlığı ispatlayarak borcundan kurtulmuş olur ve imkansızlık sebebiyle borcundan kurtulmuş olur. İmkansızlık alacaklının fiili ile meydana gelmişse,borçlu yine sorumluluktan kurtulur. Borçlunun,kusurundan sorumlu,kusursuzluğunda sorumsuz olması yasal kuraldır. Fakat taraflar başka türlü anlaşmalar yapabilir. 
Borçlunun sorumluluğu ağırlaştıran anlaşmalar:
Borçlunun mücbir sebeplerden de sorumlu olacağı kabul edilir.
Borçlunun sorumluluğunu azaltan anlaşmalar:
Borçlunun kasdı yada ağır ihmalinden sorumlu olmayacağı karalaştırmışsa,batıldır(BK.99/I).
Ama bu hafif ihmallerde geçerli olur.
Sorumluluğun hafifletilmesi hali hafif ihmaller için konmuşsa bile hakim iki halde bu anlaşmaları batıl sayabilir;1)alacaklı borçlunun hizmetinde ise 2)sorumluluğu doğuran faaliyet devletçe verilmiş bir imtiyaza dayanıyorsa(BK.99/II).
Sorumluluğu azaltan şart,bizzat borçlunun değil de,yanında çalıştırdığı bir şahsın kusurundan sorumlu olamamaya yönelik ise,bu şart,kural olarak,bütün kusur halleri içindir(BK.100/II).
BK.101/I e göre;bir borcun ifasını veya akitten doğan bir hakkın kullanılmasını yardımcı bir şahsa bırakan borçlu,bu şahıs işin görülmesi için yaptığı fiillerden dolayısıyla sorumludur. Böyle bir yardımcıya başvurmakta haklı bile olsa,bu sorumluluğu vardır. Hatta,meydana gelen sonuçta,yardımcı şahsın kusuru olmasa dahi,iş sahibi sorumlu tutulmuştur. Borçlu bundan kurtulmak için,meydana gelen zararın,işin görülmesi ile ilgili olmayan bir fiilden doğduğu ispatlamak zorundadır.
Borca aykırılığın bir sorumluluk doğurması için,alacaklının borçlunun kusurundan zarar görmesi gerekir. İfanın hiç yapılmaması veya ancak kısmen yapılmış olması sebebiyle,malvarlığında ifanın meydana getireceği fazlalıktan mahrum kalmış olmaktır. İşte bu mahrumiyet,onun bakımından bir zarardır(müspet zarar). Alacaklı,ifanın maddi değerlerini ifade eden bu menfaatten başka,yine ifadan mahrum kalmış olması sebebiyle,başka zararlara da uğramışsa bunları da talep edebilir(kar kaybını da zarar saymak gerekir.). zararın içine gireceği illi,yet bağıntısıyla tespit edilecektir. Akdi sorumlulukta da,sorumluluğun doğması için,zararla kusur arasında uygun bir illiyet bağı olması gerekir.
Tazminat: 
BK 96, tazminat davasının şartlarını genel olarak düzenlemiştir. Borçludan tazminat istenebilmesi için;
1) Borcun hiç ifa edilmemiş veya gereği gibi ifa edilmemiş olması gerekir. Borcun hiç ifa edilmemesi, ifa imkansızlığını ifade eder. Çünkü ifa mümkünse borçlunun gecikmiş olarak arz edeceği ifayı alacaklı prensip itibariyle kabule mecburdur ve alacağın malvarlığında yer almaya devam etmesi, bunun yerine tazminat istemeye engeldir. Bu durumda, alacaklı temerrüdün şartları çerçevesinde gecikme yüzünden uğradığı zararın tazminini isteyebilir. Borcun ifa edildiğini veya ifanın arz edildiğini veya ifanın mümkün bulunduğunu iddia etmek borçluya düşer. İfanın mümkün olduğu itirazını çürütmek ise alacaklıya düşer. 
Borcun gereği gibi ifa edilmemiş olması durumunda, alacaklının tazminat isteyebilmesi bakımından geç ifa ile diğer haller farklı esaslara tabidir. Borcun geç ifa edilmesi halinde alacaklının gecikme tazminatı isteyebilmesi, borçlunun temerrüde düşmüş olmasına bağlıdır. Halbuki; borcun gereği gibi ifa edilmemiş olduğu durumlarda alacaklının tazminat isteyebilmesi ayrıca temerrüt şartına bağlı değildir. 
Sözleşme görüşmesinde kusurlu davranış(Culpa İn Contrahendo)[6] halinde
2) Borcun hiç ifa edilmemesi veya gereği gibi ifa edilmemesinden alacaklı bir zarar uğramış olmalıdır. Alacaklı ancak, borcun hiç ifa edilmemesi veya gereği gibi ifa edilmemesi ile uygun illiyet bağı bulunan zararlarının tazminini isteyebilir. İlliyetin varlığını alacaklı ispat edecektir. İspat işlerin mutad cereyanına ve hayat tecrübelerine göre söz konusu borca aykırı davranışın söz konusu zararı yol açmaya Salih olduğu hususunda hakime kanaat verilmesi ile olur. Borcun ifa edilmemesi yüzünden alacaklının da 3. kişilere olan borcunu ifa edememiş olması sebebiyle tazminat ya da cezai şart ödemesi veya ifa edilmeyen edimin ifası halinde alacaklının elde edeceği kardan mahrum kalmış olması gibi alacaklının uğradığı diğer zararlar da tazminatın kapsamına girer.[7]
Borçlunun sorumluluğu demek,borcun ifa etmemek suretiyle alacaklıya verdiği zararı ödemekle yükümlü bulunması demektir. Borçlu,alacaklının bu yüzden uğradığı zararı tazmin etmeğe mecburdur. BK.98’ de tazminatın borçlunun kusuruna göre hükme bağlanacağı gösterilmiştir. Tazminat belirlemekte haksız fiil sorumluluğundaki hükümler(BK.42) ve akdi sorumluluk halinde de kıyasen uygulanacaktır(BK.98/II). Alacaklının tazminat talebi,borçlunun borcunu tamamen veya kısmen ifa etmemesi halinde inhisar etmektedir(BK.96). ifa mümkünse alacaklı yine ancak ifayı ve gecikme sebebiyle uğradığı zararı isteyebilir,alacaklının ifadan vazgeçerek tazminat isteme hakkı yoktur. Borcunu yerine getirdiği halde,edimi gerektiği gibi ifa etmemiş borçlunun bu gibi sonuçlardan da sorumlu olacağı kabul edilmesi gerekir.
Alacağını alamayan alacaklı,uğradığı zararı borçlusundan talep edecektir. Borçlu bu talebi reddettiği takdirde,aleyhine bir dava açılmak zorunluluğu vardır. Bu davaya akdi sorumluluğa dayanan tazminat davası denir. Davada,sözleşmenin varlığı,edimin imkansızlığı ve zararı ispatlamak davacıya düşer. Kusursuzluğun ispatı ise davalıya düşer.
Tarafların ön anlaşmada birbirlerine karşı dürüstlük kurallarına uygun bir davranış içinde olmaları gerektiği,bunun kanuni bir yükümlülük olduğu kabul edilmektedir. Yükümlülüğün çiğnenmesi halinde,bunu çiğneyen taraf,müzakere aşamasında bir kusur işlemiş sayılır. Bu yüzden diğer taraf bir zarara uğramışsa,bu zararın giderilmesi kendisinden istenebilir.
Sözleşmeye aykırı bir fiil aynı zamanda haksız fiil sorumluluğu doğuran bir fiil olabilir. Bir talahuk(yarışma) halinde zarara uğrayan,sorumluyu ister sözleşmeye göre ister haksız fiile göre dava edebilir.[8]

Akitle Sorumluluğun Daraltılması
Taraflar yapacakları anlaşma ile borçlunun sorumluluğunu daraltabilirler. Buna sorumsuzluk anlaşması denir. BK99/f.2’de borçlunun hafifi kusuru halinde borca aykırılıktan sorumlu olmayacağı yolunda akde kayıt konulabileceği kabul edilmiştir. Borca aykırı davranıştan önce yapılan anlaşmalar bu niteliktedir. Borca aykırı davranışla sorumluluk doğduktan sonra borçlunun tazminat yükümlülüğünü bertaraf etmek veya azaltmak için tarafların yapacağı anlaşma, sorumsuzluk anlaşması değil, bir sulh veya ibra teşkil eder ve böyle bir anlaşma sadece hafif kusur için değil; her türlü kusuru kapsayacak şekilde yapılabilir.[9]
Sorumsuzluk anlaşması bulunan bir durumda borçlunun kusurunun ağırlığını ispat yükünün kimin üzerinde olduğu ise; BK96 gereği, borca aykırılıkta kusur karinesi getirmiş ve sorumluluktan kurtulmak isteyen borçluya kusursuzluğunu ispat külfeti yüklemiştir.[10]
Fakat burada kusurun derecesi belirtilmemiştir. Bunun sebebi, BK96’nın genel sorumluluk hükmü olduğu için her türlü kusurun tazminat sorumluluğu doğurmaya yeterli olduğu ilkesine göre kaleme alınmasıdır. Oysa sorumsuzluk anlaşması bulunan bir durumda şayet borca aykırılık hafif kusurla gerçekleşmişse, borçlu sorumluluktan kurtulacaktır. İstisnai bir durum ise; şayet sorumsuzluk anlaşması olası bir haksız fiil sorumluluğunu sınırlamak için yapılmışsa , burada BK96 uygulanamaz ve mağdur tazminat talep etmek için failin ağır kusurlu olduğunu ispatla yükümlüdür.[11]

Borcun İfasında Yardımcı Şahıs Kullanılması Borca Aykırı Olmamalıdır
Yardımcı şahıs kullanılması borca aykırı ise borçlu, yardımcının ika ettiği zarardan esasen BK 96 uyarınca sorumlu olur. Borçlu kendisinin borca aykırı davranışı ile uygun illiyet bağı bulunan bütün zararlardan sorumludur. Borçlunun, borca aykırı şekilde kullandığı yardımcının alacaklıya verdiği zarar bu mahiyettedir.[12]
Yardımcı kullanılması caiz olup da, borçlu gerekli özeni de göstermişse, artık yardımcının ika ettiği zarardan borçluyu BK 96 uyarınca sorumlu tutamayız. BK 100 bu eksikliği tamamlamaktadır. Borçluya ait hakkın kullanılmasına katılanlar için de aynı esas söz konusudur. Şayet borçluya ait hakkın başkalarına kullandırılmasına cevaz yoksa; borçlu, hakkı başkalarına kullandırmakla borcuna aykırı davranmış olur ve BK96 uyarınca sorumlu olur.[13]

[1] Prof. Dr. Cevdet YAVUZ, TMK-BK, Beta Yayınları, 3. Bası.

[2] BK 96, borçlunun sorumlu olduğu ifa imkansızlığı ile hakkında özel hüküm bulunmayan kötü ifa hallerinde uygulanacak hükümdür.

[3] Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Filiz Kitapevi, 2005

[4] Prof. Dr. Turgut Akıntürk, Borçlar Hukuku Genel Hükümler- Özel Borç İlişkileri, Sf73-75, 1986

[5] Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Filiz Kitapevi, 2005

[6] 1. sayfaya bakınız

[7] Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Filiz Kitapevi, 2005

[8] Prof. Dr. Turgut Akıntürk, Borçlar Hukuku Genel Hükümler- Özel Borç İlişkileri

[9] Akman, Sorumsuzluk Anlaşması, s. 43 vd.

[10] Tandoğan, Mes’uliyet hukuku, s. 454

[11] Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Filiz Kitapevi, 2005

[12] Prof. Dr. Fikret Eren, Borçlar Hukuku

[13] Prof. Dr. M. Kemal Oğuzman, Prof. Dr. M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Filiz Kitapevi, 2005 Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir :

"Borçlar Kanunu Madde 96 İle İlgili İnceleme" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Alpar Olgun'e aittir ve makale, yazarı tarafından Türk Hukuk Sitesi (http://www.turkhukuksitesi.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.

E - Tahsilat

 

 

YERİMİZ

 

İLETİŞİM

hafta içi 09:00 - 18:00

 

Cevizli Mah. Mustafa Kemal Cad. Enderun Sok.

No:15 K:3 D:7 Kartal / İstanbul

 

Telefon : 0216 457 14 61

Mobil : 0532 491 35 06

E-posta : dogan@guneyhukuk.com.tr

Tüm Hakları Saklıdır. Copyright © Av. Doğan Güney YILMAZ

Sitemap      Tasarım : interbim.com

Hukuki Uyarı : Bu sitede paylaşılan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlı olup, Türkiye Cumhuriyeti Barolar Birliği'nin ilgili düzenlemeleri uyarınca reklam, teklif, hukuki öneri veya danışmanlık teşkil etmez. Sitede sunulan bilgiler hakkında Güney Hukuk ve Danışmanlık Bürosu ve Av.Doğan Güney Yılmaz sorumluluk kabul etmez. Bu sitede paylaşılan bilgiler, büronun logosu ve sair veriler Güney Hukuk ve Danışmanlık Bürosu adına Av.Doğan Güney Yılmaz'a ait olup, büronun yazılı izni olmaksızın kullananlar hakkında yasal işlem yapılır.